Lütfen çöz ellerimi!
Lütfen çöz ellerimi!.
24 yaşındayım. İstanbul‘da ailemle birlikte yaşıyorum. Üniversiteye başlayınca, yurtta kalmamı istemeyen ailem bana lüks bir semtte stüdyo tipi bir daire satın aldı. Hayatım çok güzel yolunda gidiyordu. Okulum, evim ve düzenli ilişki yaşadığım sevgilimde vardı. İlk sınıfta tasarım üzerine eğitim alıyorduk. Erhan hocamızda son derece yakışıklıydı. Açıkcası ondan etkilenmiştim, fakat ben onu etkileyebildim mi anlamıyordum.
Erhan hoca dersi anlatırken bazen öylesine göz teması kuruyordu benimle, fakat yine de üstüne düşmek istemedim. Aslında halimden memnundum, çünkü Olcay’la birbirimizi her yönden tatmin ediyorduk. Eğer hayatınızda, sizi seven, sizen önem veren, dünyanın neresine giderse gitsin size sadık olan biri varsa, siz de ona sadık olmalısınız. Olcay’ı aldatmak bir tarafa, hani onsuz uyumak bile inanın aklımdan geçmezdi. Fakat Şeytan dürtüyor işte 🙂
Ders bitiminde Erhan hoca bizlere, “Üst sınıfların projelerini incelemek isteyenler kalabilir!” demişti. Ben de merak ettim kaldım. Fakat o gün hava çok kötüydü. O yüzden benle beraber incelemeye kalanlar, ben bir ara lavaboya gittiğimde, trafiğe kalmamak için bana haber vermeden çıkmışlar. Sınıfa döndüğümde birtek Erhan Hoca vardı ve projeleri toplamaya çalışıyordu. “Hayırdır hocam, arkadaşlar nereye kayboldu?” diye sorduğumda, onların gittiklerini söyledi. Açıkcası bozuldum. Giderken kimse bana haber verme inceliği göstermemişti. Çantamı aldım çıkıyordum ki, Erhan Hoca, “Geç oldu, bu saatte eve nasıl gideceksin?” diye sordu. “Otobüsle!” deyince, “Bu saatte otobüslerde rezil olursun, ben arabamla bırakırım seni evine!” dedi. (İşte şeytan yine dürttü beni!) “Tamam, ama evime kadar götürmüşken birlikte bir akşam yemeği yemeden bırakmam sizi!” dedim. “Sahi mi?” dedi. “Evet, Çin yemeklerinden hoşlanırmısınız?” dedim. “Pek değil…” dedi. “Size lezzetli bir Çin eriştesi hazırlamak isterim!” dedim. “Madem yemeği sen kendin yapacaksın, tamam ozaman!” dedi.
Yolda hocamla sohbet fırsatımız olmadı, zira arabaya biner binmez kızkardeşim İlayda telefon etti. Okulda bazı sorunlar yaşadığını anlatıyordu. Telefonu kapattığımızda evime varmıştık zaten. Durumdan dolayı hocamdan özür diledim. Evime girdik. (Şeytan yine dürttü!) Hemen loş bir ışık ayarlayıp, mumları yaktım. O ara da Erhan hoca evimi inceliyordu. “Kendi evin mi? Kirası bile çoktur…” falan dedi. Yorum yapmadım. Para bahsi açılınca hoşuma gitmiyor, bu yüzden sadece gülümsedim ve “Hemen üstümü değiştirip geliyorum hocam!” dedim. Odama gittiğimde Şeytan yine dürttü, iç çamaşırıma dek hepsini değiştirdim. İçime dantelli siyah çamaşırlarımı giyip, üzerime koyu yeşil uzun bir elbise giydim. Saçlarımı açtım. Hafif bir makyaj yaptım. Salona girdiğimde Erhan hoca baştan aşağı süzdü beni. Gülümsedim. Mutfağa geçtik, sohbete kaldığımız yerden devam ettik…
Nereli olduğumu, nelerden hoşlandığımı, neden böyle bir bölüm seçtiğimi, alakalı alakasız bir yığın soru soruyordu. Ben de hepsini itinayla cevaplıyordum. Salata kabına uzandım. Erhan hoca yardım etmek için arkamdan uzandığında kalçalarımda bir sertlik hissettim. Tepki vermedim. Yemeği karıştırırken arkamda tekrar böyle bir sertliği hissedince gülümseyerek ona doğru döndüm. Bir anda dudaklarıma yapıştı. Heycanla öpüşmekten, yatakodama gittiğimizin bile farkında değildim. Yatakodama gidene kadar soyunmuştuk bile, üzerimde sadece külodum, onunsa Boxeri kalmıştı. Beni yatağıma yatırıp, bacaklarımı aralamış, amımı külodumun kenarından emmeye başlamıştı. Zevkten çıldırmak üzereydim, inliyordum, “Sik beni artık lütfen!” diye. “Hemen olmaz öyle!” diyerek Boxerini indirdi, yarrağını ağzıma verdi. Kendime inanamıyordum, hayat kadınlarından farksızdı halim, taşaklarına kadar emiyordum yarağını, hemde deli gibi!
Sonra ayağa kaldırdı beni, külodumu çıkardı, beni kucağına alarak sırtımı duvara dayadı. Kollarımı boynuna doladım. Yarağını amıma soktuğunda amım parçalanıyordu sanki. O anda tırnaklarımı sırtına geçirdiğimin bile farkında değilim. Amıma sert sert sokup çıkarırken o kadar canım yanıyordu ki, “Yavaş!” diye bağırmaya başladım. Bağırmam onu çıldırtmıştı, amımdan çıktı ve beni kucağından indirdi yere. Yüzüm duvara gelecek şekilde beni döndürüp, kollarımı arkaya kıvırdı. Bir eliyle iki elimi arkamda çapraz tutup, beni duvara bastırdı. Göğüslerim ve yüzüm duvara yapışmıştı. Sandalyenin üzerinde bornozum duruyordu, bornozun kuşağıyla ellerimi arkadan bağlayıp beni yatağa yüzüstü fırlattı. Korkudan ağlamaya başlamıştım, “Yapma ne olur! Ne yapıyorsun, delirdin mi? Lütfen çöz ellerimi!” diye yalvarıyordum. Ama dinleyen kim? Çekmeceleri karıştırıp fularlarımdan birini buldu ve ağzımı da bağladı…
Kasıklarımın altına yastık koyup kalçalarımı yükselttikten sonra yarağını amıma soktu ve haşince sikmeye başladı. İsteyerek yaptığım sikiş resmen tecavüze dönüşmüştü. En kötüsü de, Erhan hoca beni zorla sikerken, Etajerin üstünde sevgilim Olcay’la fotoğrafımız gözümün önündeydi. Kafam allak bullaktı, acaip bir ruh hali içerisindeydim. Tamam, Erhan hoca şimdi beni zorla sikiyordu, ama bunda benim de suçum vardı, ona yavşamasaydım, Şeytana uyup onu evime davet etmeseydim, bunların hiçbiri başıma gelmeyecekti. Kendim istemiştim bunu, sonucuna katlanmaktan da başka yapacak birşeyim yoktu. İşin en ilgiç tarafı ise, bir süre sonra ben de zevk almaya başladım bu zoraki sikişten. Zevkten inleyerek kıvranıyordum altında…
Sonra götümü parmaklamaya başladı. Niyetini anlamıştım. Götüm halen bakireydi ve ben götten sikişmek asla istemiyordum. Yarağını amımdan çıkarıp götüme dayadığında, artık büzüğümü nasıl bir güçle kastıysam, sokamadı götüme ve vazgeçti. Tekrar amıma girip sikmeye devam etti ve sonunda bağıra bağıra amıma boşaldı. İçimde bir süre daha kalıp çıktı. Sonra, önce ellerimi çözdü, ardından da ağzımdaki fuları. Dönüp, buna, “Hayvan!” diye bağırarak okkalı bir tokat yapıştırdım. O da bana öyle bir tokat yapıştırdı ki, tek hatırladığım tokadın şiddetiye kafamın yatağın başlığına çarptığı ve gözlerimin karardığı idi. Bayılmışım…
Nekadar baygın kaldım hatırlamıyorum, ayıldığımda dudağımın kenarından kan tadı geliyordu ağzıma. Erhan hoca yanımda uyuyordu. Yataktan zor bela kalktım, banyoya gittim, elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda halim içler acısıydı. Ağlamaktan gözlerim şişmiş, yüzümde yediğim tokadın izi, dudağımın kenarı patlamış, saçlar darma dağınık. Tekrar ağlayacak dermanım bile yoktu…
Su içmek için mutfağa giderken telefonumun yanıp sönen ışığına takıldı gözüm. Tam 29 çağrı vardı, hepsi Olcay’dan idi. (Olcay işi nedeniyle Amerika’da idi). İçim sızladı. Saate baktım. Henüz orada o kadar geç olmadığını bildiğim için Olcay’a telefon ettim. Olcay telefonu açar açmaz bana, “Nerdesin sen? Niye cevap vermiyorsun telefonlarıma? Delirtmek mi istiyorsun beni?” diye sorular sormaya başladı. Özür diledim, içtiğim alerji haplarının etkisi ile uyuya kaldığımı söyledim.
Bu arada Erhan hoca uyanmış ve yanıma gelmişti, ben telefonla konuşurken, ensemi boynumu öpüyordu. İttirdim yapma gibisinden, o da telefonu işaret edince, çaresiz öpmesine ses çıkaramadım. Olcay’la konuşmam bitince, Erhan hoca, “Bu kadar hırçın olma güzelim! Bundan sonra dediklerime ve isteklerime uymak zorundasın, aksi takdirde çok zarar göreceksin, buna garanti veriyorum!” dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm, “Ne demek istiyorsun sen?” dedim. Sadece, “Dediğim duydun!” dedi pis pis sırıtarak. Buna, “Hayvan, siktir ol git, çık evimden!” diye bağırdım. “Dediğimi ciddiye al güzelim!” diyerek gitti.
Korkumdan 1 hafta okula gitmedim. Çarşamba günü sabahı evime kurye ile, bir buket çiçekle birlikte bir minik bir zarf geldi. Erhan hoca göndermişti. Zarf biraz ağırdı. Hemen açtım, içinden bir Flash bellek ve bir kağıt çıktı. Kağıtta, “Bu akşam 20:00’de evde ol!” yazıyordu. Telaşla Flash belleği bilgisayarıma taktım, ama gördüklerim karşısında resmen yıkıldım. O gece ben bayılınca, cep telefonuyla bir sürü fotoğrafımı çekmiş. Ben baygınken bile sikmiş beni hayvan!
Dediğini yapmaktan başka bir çarem yoktu, zira o resimlerin internette yayınlanması, tanıdıklarıma yollanması veya okuldaki arkadaşlarımın, sevgilim Olcay’ın eline geçmesi halinde kimsenin yüzüne bakamazdım birdaha. Erhan hoca akşam dediği saate geldi. Fakat o akşam Olcay da Türkiye’ye dönecekti. Erhan hocaya durumu anlatıp, gitmesini söyledim. Erhan hoca da yanağımdan makas alıp, “Tamam güzelim, bu akşamlık böyle olsun, ama unutma, kaçarın yok artık!” dedi. O anda elime ne geçtiyse fırlatmaya başladım. Hemen ellerimi tutup beni sakinleştirmeye çalıştı. İttiriyordum, “Defol git evimden!” diye bağırıyordum. Ama gücüm yetmiyordu. Sonuçta karşımda, 1.90 boyunda, güçlü bir adam vardı. Erhan hoca bana Cuma gününe dek mühlet verdiğini, eğer dediklerini kabul etmezsem beni rezil edeceğini söyledi. Sadece, “Tamam!” diyebildim. Bir hışımla kapıyı çarparak çıktı gitti. Ardından ben de Olcay’ı karşılamaya Havaalanına gittim.
Havaalanından dönerken önce dışarda yemek yedik, sonra evime geldik. Eve girer girmez Olcay, “Meleğim seni çok özledim, bu gece hasretimizi giderelim, annemlere yarın giderim!” dedi. Olcay ailesiyle yaşıyordu, ama haftada bir iki gece bende kalıyordu. Koridorda beni soymaya başladı. Ben de onun kemerini çözdüm, pantolonunu çıkardıktan sonra, Kravatından çekip yatakodama götürdüm. O benim sütyenimi külodumu çıkardı. Ben de onun Kravatını ve gömleğini çıkardım, sonra da Boxerini indirdim. Ok gibi fırlamıştı yarrağı. Ağzıma aldım hemen, emmeye başladım. Saçlarımdan tutup bastırıyordu. İlk postasını ağzıma boşalacak sandım, ama beni yatağa yatırıp direk amıma geçirdi. Olcay beni sikerken, Erhan hocanın geçen haftaki tecavüzü aklımdan çıkmıyordu hiç. Duygu ve düşüncelerim birbirine karışıyordu, aldığım zevk bir yandan, utanç, pişmanlık, korku, telaş… Gece boyunca Olcay’a birşey belli etmemeye çalıştım.
Sabah uyandığımda Olcay’ın başucumdaki notunu okudum: “Aşkım toplantı için erken çıkmalıydım, seni uyandırmaya kıyamadım. Seni seviyorum. Günün aydın olsun!” diye yazmıştı. Evet, günüm aydın olmalıydı, bunu için Erhan hocanın tehditlerine boyun eğmeyecektim. Korkumu yenip, okula gitmeye karar verdim. Hemen banyoya girdim, duş aldım. Saçlarımı kuruttum. Beni en alımlı gösteren gömleklerimden birini giyip, makyajımı yaptıktan sonra aynada kendime baktım. Fazla mı yeşil olmuşum ne? Gözler yeşil, gömlek yeşil. Aman boşver deyip çantamı alıp çıktım evden. İlk ders Erhan hocanın dersiydi ve ben epey geç kalmıştım. Dersin ortasında sınıfa dalınca, tüm dikkatler üzerime çekildi. O da yetmiyormuş gibi giydiğim topuklulardan çıkan ses hepten sinir bozucuydu.
Ders boyunca Erhan hocanın hiç suratına bakmadım. Ders bitip sınıftan çıktığımda, 5 dakika sonra telefonuma tanımadığım bir numaradan mesaj geldi, “Odama bekliyorum!” diye. “Kimsin?” diye mesaj attım. “Kim olabilirim sence, gerizekalı!” diye cevap geldi. Erhan hocaydı bu. Daha sikiştiğim adamın numarasını bilmiyordum. Her neyse, gittim odasına, “Ne var? Ne istiyorsun?” dedim. “Akşam seninle yemeğe çıkmak istiyorum!” deyince, ona, “Olcay geldi, bunu sen de biliyorsun! Yemeğe falan çıkamam!” dedim. “Öyle mi? Sen bilirsin!” deyip gözlerime sinirli sinirli bakınca, korkmadım desem yalan olur. O korkuyla, “Tamam tamam, akşam 20:00 gibi bana gel!” dedim. “Hah şöyle, bak nasılda yola geliyorsun!” diyerek götümü avuçladı. Elini ittirip odasından çıktım. Bu akşam Olcay’a ne mazeret uyduracağımı düşünüyordum…
Akşam Olcay eve geldiğinde kapıda karşıladım onu. Koridorda beni soymuş, memelerimi ağzına almış, sertleşen memeuçlarımı ısırıyordu. İnlemelerim koridorda yankılanıyordu. Beni Portmantoya doğru domaltıp amıma girdi. Aklım o kadar karışıktı ki, aldığımın zevkin bile tadını çıkaramıyordum. Buna rağmen 2 kez üstüste orgazm oldum. Aslında hiçbirşey düşünmeden, sadece sikilmek istiyordum. Sabahlara kadar defalarca sikilmek, inim inim inletilmek! Evet, tek kelimeyle istediğim buydu, sikilmek! Ama Erhan hocanın bu akşam gelecek olması gerçeğiyle kendimi toparladım. Olcay’ı biran önce evden göndermem lazımdı.
Olcay da boşalıp, “Hadi meleğim duş alalım, sonra yatakta devam ederiz, seni sabaha kadar sikmek istiyorum!” deyince, “Aşkım yaa, Final haftası başladı. Yarın çok önemli sınavım var. Bu gece köpek gibi ders çalışmam lazım!” dedim. “Tamam meleğim, sen sınavlarına çalış, ben de birkaç gün annemlerde kalırım, zaten geldiğimden beri doğru dürüst eve uğramadım!” diyerek dudaklarımdan öptü, temizlenip giyindi ve gitti. Olcay’a gerçekleri anlatmadığım için içimde büyük bir huzursuzluk vardı. Yok yok, bu böyle devam edemezdi, Olcay’a bunu yapmaya hakkım yoktu. Erhan hoca geldiğinde benim Erhan hocayla ciddi anlamda konuşup, bu işi bitirmem gerekiyordu. Temizlenip giyindim, hazırlandım ve beklemeye başladım…
Saat tam 20:00’de kapı çaldı, gelen Erhan hocaydı. Salona geçer geçmez direkt konuya girdim, “Artık bu işi bitirsek iyi olacak!” dedim. Ama Erhan hoca, “Sence mümkün mü? Ben sana aşık oldum Melek. İlk kez bir kadın bana bu kadar zevk verdi. Bir ömür boyu benim olmanı istiyorum!” dedi. Çok şaşırmıştım, doğrusu böyle birşey hiç beklemiyordum ondan. Şaşkınlığım geçince, “Ben senle olmak istemiyorum ama! Ben Olcay’ı seviyorum!” dedim. Kızdı ilk başta. Sonra, “Peki, ama unutma, bu kararından pişman olursan bana dönebilirsin!” dedi ve gitti. Aslında Erhan hoca Olcay’dan daha yakışıklıydı. Fakat ben Olcay’ı seviyordum ve ona alışmıştım, emek vermiştik ilişkimize…
Bu konuşmayı takip eden 3 ay boyunca herşey yolunda gidiyordu, ta ki Olcay arayıp, “Görüşmemiz gereken çok önemli bir konu var!” deyip, beni okuldan almaya gelene kadar. Aklıma kötü kötü şeyler gelmişti, Erhan hocanın birşeyler karıştırdığını düşünerek, Olcayın arabasına binip, korkuyla, “Neymiş bu önemli olan şey?” diye sordum. Olcay, “Sana anlatmam gerekenler var, birşey söylemeden beni dinle!” dedi. “Peki, dinliyorum?” dedim. “Nazlı’yı biliyorsun…” diye anlatmaya başladı. “Kuzenin Nazlı mı?” dedim. “Evet, bak bu anlatacağım şey çok acı gelecek… İnan seni incitmek te üzmek te aklıma gelmez, gelemez, ama bu iş bitmeli, sana daha fazla yalan söylemek istemiyorum… Sen memleteke gittiğinde ben Nazlı ile birlikte olmuştum, şimdi bir bebek bekliyor ve bu bebeğin babası benim!” dedi. Yıkılmıştım, bitmiştim ben. Olcay’ın sesi çınlıyordu kulağımda, birşeyler anlatmaya devam ediyordu, ama ne dediğini duymuyordum. Gözlerimden birer damla yaş geldi sadece ve birşey demeden indim arabadan. Yürümeye başladım okula doğru.
Çantamı alıp çıktım okuldan. Ağlıyordum. O ara Erhan hocayla gözgöze geldik, yanında Öğretim üyesi arkadaşları olduğu için bakmakla yetindi. Sonra ben otobüs durağına giderken arkamdan yetişti. Hemen bir taksi durdurdu, bindik. Şoföre sahile gitmesini söyledi. Yol boyu sessizlikten sonra sahilde bir banka oturup konuşmaya başladık. Tüm olanları anlattım. Beni dinledikten sonra, “Evlen benimle!” dedi. “Hayır istemiyorum!” dedim. “Neden? Benim de Olcay gibi seni aldatacağımdan mı korkuyorsun?” dedi. Tartışmaya başladık. Elimi öyle bir sıkıyordu ki, elim uyuşmaya başladı. Korkuyordum. Elimi acıttığını söyledim. Elimi bırakınca yola doğru fırladım, hemen bir taksi durdurdum. Ne yazık ki yetişti arkamdan, o da bindi taksiye. Şöföre Boğazda bir otelin ismini söyledi.
Taksi hareket ettiğinde Erhan’a sordum, “Niye otele gidiyoruz, ne işimiz var orda?” diye. Kısık sesle konuşuyordum, şöförün beni ucuz bir fahişe sanmasından çekiniyordum. Erhan, “Bu geceyi birkikte geçirelim, söz veriyorum, istemediğin hiçbirşey yapmayacağım, yarın sabahtan sonra istemezsen birdaha seni arayıp sormayacağım!” dedi. 10 dakika sonra dediği otelin önündeydik. İçeri girdik. Çift kişilik bir oda istedi, Resepsiyona kimliklerimizi bırakıp, anahtarı aldık, çıktık yukarı…
Odaya girdiğimizde ilk önce banyoya girdim, ancak duş alırsam kendimi öyle toparlayabilirdim. Duşumu alıp bornozla çıktım ve yatağa uzandım. Erhan Minibardan Martini çıkarmış içiyordu, “Bir yudumda sen al!” diyerek uzattı. İlk başta tadı garip geldi, sonra biraz daha içince hoşuma gitti, hepsini bitirdim. Fakat o üç yudumluk içki beni bir hoş etmişti. Amım da yanıyor muydu ne? Amımın sulandığını hissediyordum. Erhan’ın zaten yarağı Boxerinde çadırı dikmişti. Yaşanan tüm kötü şeyleri bu gece unutmak ve sikilmek istiyordum. Yarağını Boxerinden çıkardım, deli gibi emmeye başladım. Fazla beklemeden yarağının üstüne oturdum. Bu sefer daha kolay almıştım amıma. Zıplıyordum. Erhan da alttan yüklendikçe zevkten ölüyordum resmen. İnlemekten sesim kısılmıştı…
O gece ve devamındaki tüm geceler harika geçti ve geçiyor. Şimdi Erhan hocayla evliyiz. 5 yaşında kızımız ve 3 yaşında ikiz oğullarımız var. Olcay’a gelince, o günden sonra birdaha hiç görüşmedik. Ara sıra arkadaşlardan haberini aldım. Onun da bir kızı olmuş. Ve inanmayacaksınız belki ama, kızına benim ismimi vermiş. Her neyse, artık evli ve mutlu bir kadınım, hem de anneyim. Geçmişime dair bir özlemim yok. Erhan’la aramızdaki yaş farkına rağmen gerçekten mutluyum.
Yatakta çok iyiyiz, gündelik hayatta da birbirimize alışmış bir haldeyiz 🙂
Melek
1105 gösterim, 1 gün